29 Kasım 2011 Salı

Selam sanal günlük. Görüşmeyeli Pdr'de yaratıcı drama konulu atölye ile dramaya "ilkadım"ı attım. Şimdilik başka bir adım atmayı düşünmüyorum. Tezle ilgili uyuzluğum devam ediyor. Böyle giderse bir yılda ancak biter. Of!

İkinci kez teyze oldum. Hayatımıza Barış Ekin katıldı. Uçurtmanın kucağında artık onu göreceğiz.

Günler genelde Bostancı-Küçükyalı arası mesafeyi yürüyerek katetmekle,okulda Çağatay'la; akşamları televizyon, film ve bilgisayar ile geçiyor. Malum kış akşamları. Sağolsun kocam kâh perdenin kâh kapının arkasından çıkarak, arkadan sessizce gelerek ve başka yaratıcı yöntemlerle beni korkutarak ev hayatımızı renklendiriyor. O gülmekten, ben sinirden katılarak şenleniyoruz.

Yalova'ya nerdeyse bir ay aradan sonra bu hafta sonu gideceğiz. Çok özledik. Şimdilik bu kadar.

10 Ekim 2011 Pazartesi

kız arkadaşlar

içten içe bildiğim halde bilmezden geliyor, hiç olmayacak gibi devam ediyordum. bir gün yalnızlık duygusuyla sarsılmayacak gibi,Gök adamımla güzel geçen günler, akşamlar, hafta sonu buluşmaları beni hep bu düzeyde tutacak gibi düşünmek işime geliyordu. ancak...

geçen hafta gelen soğuk algınlığı ve grip dalgası her zamanki gibi duygulanım rüzgârını da getirdi başımda estirdi mi. okul tatil, hava güzel mi. gönül gezmek dolaşmak, para harcamak ister fakat asıl zevki verecek olan kız arkadaşı aramaz mı.

can ciğer Nar, yanındaki güzel melek,Ankara Özlem'i, derken katmerlendi özlem ve yalnızlık duyumsaması. uzak olmak ve telefonla bağlanmak canımı sıktı fena halde. gözlüğün arkasından döktüm bir kaç damla yollarda. içim ezildi. vs.

ruhsal gölgem Beste,vefalı Esuş, kara üzüm gözlü Özge, dingin Azize,sevgili güzel kız arkadaşlarım, hepinizi çok özlüyorum ve yakınımda yamacımda olmanızı deli gibi istiyorum. yerinizde rahat, huzurlu ve mutlu olun ama n'olur isteyince bir çay içebilsek, hazırladığımız yemeği birlikte yiyebilsek, alış veriş yaparken dertleşsek be!

fizÎken uzak ya da yakın, iyi ki varsınız. sizi seviyorum. ama yine de yakınlaşın ya! şş İstanbul'a gelen yok mu??

5 Eylül 2011 Pazartesi

yeni hayat


Yeni adresim Menekşe Sokak'dan yazılarıma devam ediyorum sevgili sınırlı sayıdaki okurlarım :) Uzun bir aradan sonra merhaba.

Görüşmeyeli hayatımızda şunlar oldu: 16 temmuz günü, evlendirme memuru Hasan Bey'in siyasi nedenlerle müzik çalınmadığını söylediği Yalova Belediyesi'nin sıcak nikah salonunda Gök'le birbirimizi karı-kocalığa kabul ettik. Evlenme Cüzdanı denen defteri fotoğrafçının ısrarına karşın sallamadan, havaya falan kaldırmadan efendice damatlık cebine yerleştirdik. Marinada kalabalık bir grupla yemeğimizi yedikten sonra hikayemizin başladığı yer olan Sindoman'da dostlarımızla içkimizi içip dans edip eğlendik. Bundan böyle beni gören Gök'ü, onu gören beni "nerde" diye sorabilecek, her yerde rahatça birlikte dolaşabilecektik.

Bozburun ve Datça'nın, Bozcaada'nın güzel denizlerinde yüzdük,şımardık, deniz canlılarını tanımaya ve biraz da taciz etmeye devam ettik.

Akşam yemekleri, sahilde yürüyüşler, arkadaş buluşmaları, misafir kabulleri, aile ziyaretleri, ev düzenini oluşturmak gibi birlikte yaşam etkinliklerini bizzat yerine getirdik, ilk bayramımızı da aradan çıkardık. Birlikte en uzun tatilimizi de yapmış olduk başarıyla.

Altı pişmeyen ve tepsiden kalkmayan börekler yaptım, kilolarca domates doğradım, bahçede çalıştım, onlarca koli boşalttım. Çerkes kadını neymiş gösterdim kocama :) Evdeki dolapları giysi ve mutfak eşyalarıyla doldurdum, kocam buna bozuldu.


Yeni okuluma da bugün başladım. Her okulun birbirine ne kadar benzediğini bir kez daha gördüm.

Epeyce bir değişiklik yaşamış olmama karşın, oldukça sakin ve rahat davranıyorum. Sanki bunca yeniliği yaşayan ben değilmişim gibi. Demek ki hep hazır olduğum şeylerdi ve işler yolunda diye yorumluyorum. Şükürler olsun.

Yenilenen hayatımda, adresimde, güzel adamımla güzel zamanlar geçirmek, sahip olduklarımızın değerini bilerek huzurla yaşamak dileğiyle.

8 Haziran 2011 Çarşamba

halka


31 Aralık 2009 gecesi tanıştığım güzel adamımla, kısa bir süre sonra başlayan buluşmalarımız bu günlere kadar sürdü. Birlikte çok güzel günler yaşadık, bolca güldük karşılıklı gamzelerimizle, yedik içtik, gezdik tozduk, konuştuk paylaştık, anlattık anlaştık...

Her şey öyle güzeldi ki bu süre zarfında, bazen ayrı geçen günler zul geldi. Özledik. Kavuştuk, huzur bulduk. Sevmenin ve sevilmenin, karşılıklı güvenmenin güzelliğine teslim ettik kendimizi.

Birlikte geçirmek istediğimize karar verdik yaşamımızı bundan böyle. Bu kararın ardından izlenecek prosedürler biraz yorucu ve gerginlik verici olsa da kaçınılmazdı, kaçmadık nitekim :)

9 Mayıs 2011 Pazartesi

Yinelenen Yenilikler

Her gün aynı güzergâhı yürümenin bazı sonuçları vardır. Her sabah aynı saatlerde aynı yollardan ters yöne giden birçok insanla karşılaşırsın ve onları ‘tanırsın’ artık. Hatta kimle aşağı yukarı nerde karşılaşacağını bilirsin. Zaman zaman bu kesişme yeri senin ve ya diğerinin geç kaldığına işaret eder.

Tanımazlıktan gelip geçen eski öğrenci, her sabah günaydın diyen bir başka eski öğrenci, şalını bir ucundan dudaklarının arasına alan teyze (bazı kadınlar eşarpla da bunu yapıyor ve ben nedenini kesinlikle bulamadım), top sakallı göbekli bey, Denizcilik Lisesi öğrencileri… bu insanlarda bir değişiklik varsa dikkatini çeker. “Hımm, saçlarını kestirmiş” dersin örneğin.

Ücretsiz deneme süresi olan masaj yatağı sırasının yoğunluğunu kontrol edersin, karda kışta torbalarını sıraya sokup bekleyen insanların dertlerine derman bulmalarını dileyerek.

Trafik lambalarında ne kadar bekleyeceğini tahmin etmek, yeşil yanmakta iken adımını attığında yaya geçidinin ortasında kırmızıya dönüp dönmeyeceğini (ayarı yanlış) kestirmek de mümkün olur bir süre sonra. Arada bir araçlara on saniye kırmızı yanan ve sönen (yeşile dönmeyen) ışıklarda yabancı plakalı araçların durup yeşil ışık bekleyeceğini, arkasında oluşan konvoya, çalınan kornalara rağmen gitmeyeceğini bilip izlersin bunu ve gülümsersin.

Terzinin mankenlere yeni giysiler giydirip giydirmediğine bakarsın. Simit ve poğaça fırınından sokağa yayılan kokular her sabah aynı güzelliktedir. Yaklaşırken başlarsın koklamaya. Bazen kokunun cazibesine dayanamaz, yağlı mağlı dinlemez alırsın, sıcak sıcak yersin.

Çok sevdiğin, altından geçerken çiçeklerini koklayarak mutlu olduğun ağacın kesilmesine sebep olan binaya sinir olursun. İnşaatın ilerleyişine, her gün yapılan yeniliklere hâkimsindir. Camları takılmış, önüne taş döşenmiş, iki daireye yerleşilmiş vb.

Bahçeye girişte solda kalan koca çınarın tek bir kuru yaprağının onca fırtınaya, yağmura karşın düşmemesine hayret edersin önce. Sonra da yaprağı takibe alırsın. Her sabah başını kaldırıp bakar, incecik bir bağ ile ağaca bu ısrarlı tutunuşunu takdir eder, selam verirsin yaprağa.

Sıkıcı gibi görünse de her gün aynı yerlerden aynı insanlardan geçerek bir yere ulaşmak; zevkli tarafları vardır velhasıl. Ya da zevkli kılmak için bulduklarımdır bunlar, bilemedim orasını. 16.03.2011

25 Nisan 2011 Pazartesi

Yeniden Yayındayız

Nihayet nice zamandır (bilmiyorum) kapatılan sanal güncelerimiz geri açıldı erişime. Hayır arada iki cümle yazıyorduk, dilimiz/elimiz şişti. Yazılacakların heyecanı, duygusu geçti. Üstelik burdaki yazılarımı hâlâ kopyalamadığım için "ya tümden gittiyse bu defa" diye epey huylandım. Çok önemli yazılar olmayabilir ama yine de benim hatıralarım, nacizane anekdotlarım işte. Bana kıymetli, az da olsa.

Umarım bir daha mahkeme kararıyla kapatılmadan güzel güzel devam ederiz efenim. Tekrar merhaba demekle yetinelim şimdilik.

27 Şubat 2011 Pazar

acemi tangocu

Küçük şehrimizdeki bir konserde, İncesaz'ın "Bir Çapkına Yangınım" adlı şarkısı söylenirken tango yapacağımı öğrendiğimden beri heyecan içindeyim sevgili okurlarım. Önce biraz temkinli yaklaştım habere. Belki hocam beni yeterli bulmaz, belki iptal olur vb. olasılıkları düşündüm. Ancak geçen haftadan bu yana hummalı bir çalışma içindeyiz. Beş saati bulan çalışmalarda ayaklarım ve bacaklarım yıllardır çekmediği acıları hatırladı. Merdiven inip çıkmanın ne kadar zorlayıcı olabileceğini uzun zaman sonra yeniden anımsadım.

Fakat her şeye rağmen çok keyifli ve güzel bir süreç. Hele ki Galip Hocam'ın "evet! işte bu!" "şimdi dans ediyoruz" gibi sözlerini duyduğumda, iyi olduğum zamanlar onun aldığı keyfi gördüğümde tüm sızılar geçiyor.

Yalnız tango ne ince, ne zor dansmış arkadaş! Ufacık bir ayrıntı öyle önemli ki; onu atlarsan her şey berbat olabiliyor. Ya da incecik bir detayı kavradığında ancak olayı kıvırabiliyorsun.

Günlerdir tango videoları izliyor, evde ayna karşısında çalışmaları sürdürüyor, dans ayakkabılarıyla takır tukur geziniyorum. Tangoyla yatıp tangoyla gözümü açıyorum. Umarım haftaya pazar akşamı güzel bir gösteri ile çalışmaların sonucunu alırız.

Sabrı ve yoğun emeği için Galip Hoca'ya, ayakkabı ve moral destek için sevgili Gök'e, evde bir dans delisine katlandığı için Miacığım'a, heyecanımı her yönüyle paylaştığı için cancağızım Nar'a teşekkürü borç bilirim.

28 Ocak 2011 Cuma

Çeteye Davet

Şu internet güzel iş vallahi. Nerden başlayıp nerelerde bulabiliyorsun kendini. Bazen bu gereksiz zaman harcama biçiminde de olabiliyor gerçi ama güzel yerlere çıkınca pek hoşuma gidiyor. Hemen sevdiklerimle paylaşmak, onları da haberdar etmek istiyorum vardığım yerlerden.

Evet sadede gelecek olursam (ki geleyim diyorum artık), keşfettiğim yeni sitede çok keyifli yazılar var. Zaten bir kısmı tanıdık ve sevildik (böyle bi kelime yok galiba ama şu an çok uygun geldi bana) olan yazarlar bir çete kurmuşlar. Haydi bir göz atın: http://www.afilifilintalar.com/ Sevgili kız arkadaşlarım Aslı Tohumcu'yu gözden kaçırmayın lütfen ;)

Sevdiğiniz yazıları da yorum olarak bırakırsanız bal kaymak olur :)