29 Temmuz 2010 Perşembe

EDEBİYAT NOTLARI: ERGUVAN KAPISI

Oya Baydar'ın okuduğum ikinci romanı. Sevgili İlk yıllardır övgüyle söz ederdi, ancak nasiplendim. "Sıcak Külleri Kaldı" ile bağıntılı olan bu roman da gerçekten çok güzeldi, tadı damağımda kaldı.

Çok güzel, isabetli tespitler var kitapta. Örneklerim: “Annelerinin en nefret ettikleri huylarını almak, annelere benzemek kızların değişmez kaderi midir?"

"Eşyaların yerlerini değiştirmeye, yaşadıkları mekana damgalarını basmaya meraklı olanlar çoğunlukla kadınlardır. Biz erkekler bulunduğumuz yere konuveririz.”

Biz sıradan insanların da sıkça duyumsadığı, bir biçimde düşündüğü şeyleri hayranlık duyulacak biçimde ifadelendirmek... Yazarlık bu olsa gerek.

"O gün uzanıp elini tutsaydım,… ona bir şeyler söyleseydim ya da sadece sussaydım, belki de daha sonra her şey hepimiz için çok farklı gelişecekti. Bir an, bir söz, bir bakış, bir hareket ya da bir gecikme bazen tarihimizi ve talihimizi nasıl da değiştiriverir. "

"Konuşmak her zaman iyi gelmez, bazen söz anlamı bozar, duyguyu dağıtır. Sığınaklar sessiz, sakin olmalı. Üstelik o kadar çok söz var ki söylenmeyi bekleyen, söze teslim olmamalı.

"Ve o anda sözün düşüncenin önüne geçtiğini fark ettim. Düşünmemiştim, ölçüp biçmemiştim. Söz karardan önce gelmişti."

Kitapta yerini bulamadım ama umarım doğru düzgün yazarım: "Akılla kavranamayan ama yürekle sezilen şeyler vardır" gibi bir ifade bir kaç yerde geçiyordu. Buna da bayıldım.

Sırada Bab-ı Esrar var. Bol kitaplı günler okuryazar arkadaşlara.

14 Temmuz 2010 Çarşamba

çalakalem

Unuttuğum, yok unutmak değil de aslında, bir köşede bekleyen korkularım var. Çağrılınca, anımsatacak bir olay yaşanınca gelip yüreğimi daraltan, kara bir bulut gibi tepeme çöreklenip güneşimi kesen korkular.

Hep bir takım varsayımlarla yaşıyoruz. Başka türlüsü mümkün olmayabilir belki de. Hemen hemen ortalama insan ömrü kadar yaşayacağımız, sevdiğimizle birlikte yaşlanacağımız, belki bir çocuğu birlikte büyüteceğimiz, bir gün emekli olacağımız gibi. Aslında temelde tek bir varsayımmış şimdi yazarken fark ediyorum ki, "yaşamak"la ilintili.

Ölümler, kazalar, hastalıklar çıkıyor bazen durduk yere. "Aaa doğru ya" diyorum "her an kaybedebilirim ya da yok olabilirim". "Daha dün koca şapkasıyla geziyordu, inanamıyorum." diyebilir tanıdıklar. "Tam birlikte tango kursuna gitmeye karar vermiştik." diye ağlayabilir birisi. "Rahmetli daha çok gençti. Fİlm çekmek, oynamak gibi hayalleri vardı." denebilir arkamdan. Ben kaybedip kahrolabilirim tam bulmuşken hayatımı güzelleştirenleri. Hayal ettiğim, tahmin etiiğim yaşamı sürdürmeme engel olabilir ölümler, hastalıklar.Tanrım. Bunlar her gün düşünülerek yaşanmaz zaten. Unutmak büyük nimet gerçekten. Geçici bile olsa...

Hadi yine en iyisi "anı yaşayalım... gün bugündür.." gibi söylemlerle motivasyona devam. Yapılabilecek daha iyi şey de yok zaten. Ama ertelememek, güzel şeyleri paylaşma konusunda sakıngan olmamak ilkelerimiz olmalı biz insanoğullarının. Elimden geldiğince yapmaya çalışıyorum gerçi.

Tüm sevdiklerime sağlıklı, güzel bir yaşam dilemeden bitiremeyeceğim bu satırları. Allah büyük acılar göstermesin kimselere.