Geçtiğimiz hafta, Amerikalı-Kanadalı bir baba ve Alman bir anne olan velilerimiz servisimizi ziyaret etmişti. Bu çiftin beş çocuğu var. Dördü şu anda bizim okulda eğitim görüyor. Biri de geçen yıl, 7.sınıfta, yabancılar için açılan bir okula geçiş yapmış.
Alman anne Ulrike ile daha önce veli oryantasyon programında tanışmıştım ancak eşini ilk kez gördüm. Bu çiftle sohbet etmek özellikle istediğimiz bir şeydi. Nedeni ise çocukları. Daha önce okulumuzda yedi yıl okuyan Johannes ile ilgili gerek öğrenciler, gerekse öğretmenler tarafından öylesine övgü dolu sözler duymuştum ki. Diğer üç kızlarının da örnek öğrenciler olduğunu kendim gözlüyorum. Son çocukları 1. sınıftaki Daniel biraz farklı, zaten aile de öyle düşünüyor :) Biraz yaramaz kendileri.
Okuldaki bayrak törenleri öncesi, sırada kitap okuyan Rebecca, nöbetçiyken öğretmen gördüğünde ayağa kalkan nesli tükenmiş saygılı çocuklardan. Amy ise tenefüslerde kütüphanede vakit geçiriyor.
Evlerinde televizyon olmadığını daha önce duymuştum. Kendileri de belirtti. Çocuk eğitiminde sınır koymanın önemini vurguladılar. Şeker, çikolata, oyuncak konularında cimri davrandıklarını, kitap konusunda ise çok cömert olduklarını belirttiler. Kitapkurdu olmanın ailede çok yüceltildiğini, en büyük oğullarının da bu yönüyle kardeşlerine örnek olduğu söylediler.
Baba David, çocuklara fiziki ceza da verdiğini söyledi. Ufak silikonlarla popoya vurma cezası. Ama sanırım sadece Daniel yiyor artık. Baştan "şunu yaparsan ceza alırsın" diye uyardığını, yaptığı davranıştan sonra tek başına odaya alarak "ben seni ... konusunda uyarmış mıydım?... sen de yaptın mı?" diyerek neden ceza aldığını anlattığını ve uyguladığını anlattı. "Aaa ben şiddete karşıyım. Çocuğuma asla vurmam." diyen modern görünümlü bazı anne-babaların çocuklarına sarf ettiği bazı sözlerin şiddettin en kötüsü olduğunu düşündüğünü söyledi. Bunlar David' in ifadeleri.
6.sınıftaki Rebecca' ya facebook kullanıp kullanmadığını sorduğumda "hayır. çünkü daha erken benim için" gibi bir yanıt vermişti aylar önce. Oysa şimdi 4. sınıftaki öğrencilerin dahi hesapları var. David, kızının bu konuyu kendilerine danıştığını, kullanmaması gerektiği yönündeki cevaplarına 'şimdilik' uyduğunu söyledi.
Evlerinde 5-6 laptop varmış, sınırsız da internet. Ancak, ailenin verdiği şifreyle girebiliyorlar ve ziyaret ettikleri sayfaların dökümü haftalık olarak David tarafından görüntüleniyor. Yanlış ve istenmeyen bir siteye giren olduysa uygun biçimde uyarılıyor.
Bir de çocuklara verilen sorumluluklar var ki, Türk ailelerinin örnek alması çok gerekli bir konu. Baba, her on günde bir değişen bir tablo oluşturuyor. Görevler ve o görevi yerine getirecek çocuğun olduğu bir tablo bu. Örneğin Daniel tuvalet kağıtlarını takip edip bittiğinde yenisini takıyor, Esther sofra kurulurken yardım ediyor gibi. On gün sonra çocuğun görevi değişiyor, böylece herkes, her işi de yapmış oluyor. Nasıl ama? Bizim dördüncü sınıf çocuğuna bile annesi tarafından yemek yedirilen, özellikle erkek çocuklarının hiçbir işe dokunmadan büyütüldüğü ailelerimiz varken, bu sistem beni gerçekten etkiledi.
Bu keyifli sohbetten ben, çocuk yetiştirmek için gerçekten emek harcamak, ertelememek, tutarlı olmak gerektiğini bir kez daha anladım. Ebeveynlik zor iş gerçekten.