19 Temmuz 2009 Pazar

UYKU APNESİ

Söylenmedik cümlelerin dudağımdaki tortusuna su değdiriyorum geceleri uyanıp.

İçimde geçmişin coşkulu nehirleri, kurumuş…

Geriye dönmeyecek gemilere sallayabilsem elimi, geçer mi küllenmiş ateşe dokunan parmaklarımın yangını bilmiyorum.

Bilmiyor genç rüzgârlar dallarımı kıracak güçte esemeyeceklerini.

Bir gövdeye tutunmanın ne olduğunu bilir dallar, rüzgâr ancak değip geçer, macera olur … kendi macerasının tutsağıdır kimileri de.

Oysa ak pak sayfalara yeni öğrenilmiş sözcüklerin özeniyle yazılmıştı tümceler. Güzel bir öyküye benziyordu, huzurlu ve sakin. Ne vakit ayrıldı tümceler ögelerine, nasıl karaladı kalem sonu kimse bilemedi.

Herkesin bir kimsesizliği vardı. Kimseninki kimseye benzemeyen…

Zamanın silgisi geçer sözlerin, imzaların, bağların üzerinden ve uyanılır yeni kokularla sabahlara. En sevdiğin yemeği başka ellerden yersin bu kez, bir adı yanlış söyleme tedirginliği üzerinde.

Öyküler ne denli benzer birbirine? Birinden çıkıp bir diğerine geçiveren kahramanlara sormalı.

2 yorum:

  1. Zamanın silgisi geçer sözlerin, imzaların, bağların üzerinden ve uyanılır yeni kokularla sabahlara. En sevdiğin yemeği başka ellerden yersin bu kez, bir adı yanlış söyleme tedirginliği üzerinde.
    Hayat, herhalde bu kadar güzel tanımlabilir.
    gök

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim sevgili Gök...

    YanıtlaSil