68 günlük anneden merhabalar.
Bebeğin ne kadar güzel bir şey olduğunu teorik olarak
biliyordum elbette. Pratikte ise hep zorlukları, insanların hayatına getirdiği kısıtlamalar
dikkatimi çekiyordu. Nitekim bizim toplum insanı en çok bu yönlerinden söz
eder. Kadınların, doğumu en korkunç haliyle anlattıkları gibi.
Şimdi minik kızımla günler su gibi akıp geçerken bir bebeğin
ne kadar güzel olduğunu çok yakından görüyor, duyumsuyor ve dile getiriyorum; ne mutlu bana. Bu güzellikler neler mi?
Bir kere her şeyden habersiz, tertemiz ve savunmasız bir
insan yavrusu o. Ne giydirseniz onu giyiyor, nereye koysanız orda kalıyor.
Bazen müthiş bir şefkatle içimi e göz pınarlarımı dolduran bu durum, bazen de beni gülümsetiyor. Kusması
nedeniyle boynuna bağladığım önlüğe bakıp gülüyorum, kafasına taktığım başlığın
onu nine gibi göstermesine, kollarını içine soktuğum battaniyeyi açtığımda
karşılaştığım manzaraya…
İncelemek: Minyatür eller ve ayaklar en bakılası
yerleri. Ah bir de o parmakların sizin parmağı kavraması yok mu! Bu bebek denen
varlıkları uyurken izlemesi de şahane bir şey. Çok tuhaf ve beklenmedik sesler
çıkardığı zamanlar da var. O da enteresan oluyor :)
Benim en sevdiğim şeylerden biri de giysileri. Renk renk, şirin mi şirin o küçücük tulumlar, patikler, onları giydirip bakmak, fotoğraflarını çekmek çok zevkli.
Ben güzel Irmak’ımla ilgilenirken, onun ihtiyaçlarını
karşılarken, bir insan yavrusunun nasıl sevgi ve şefkate gereksinimi olduğunu
çok yakından görmüş de oldum. Bu güzelliklerle dolu ama tamamen aciz
varlıkların yalnızca fiziksel ihtiyaçları yok. Sıcak ve ilgili bir ortama,
sevecen kucaklara da muhtaçlar. Tek yapabildikleri ağlamak. Ağlarken nasıl
kıyılamaz durumdalar Tanrı'm. İşte bu yüzden Irmak’ı hemen her kucakladığımda,
altını değiştirip onu beslediğimde dünyadaki tüm bebekler için dua ediyorum.