19 Aralık 2010 Pazar

bir hastane deneyimi sonrası

trafik kazası, merdivenden düşme, sinir sıkışması, fıtığın patlaması gibi bir çok nedenle fiziksel güç ve yeterliklerini kısmen yitirmiş insanlarla dolu bir hastane. çocuğu, genci, yaşlısı, kimi anne, kimi kayınvalide, kimi koca... ortak yanları hayatlarında bir kırılmanın yaşanması ve onu yeniden onarıp devam etme çabasında olmaları.

hayatında belli ki ilk kez giydiği cırt cırtlı spor ayakkabılarıyla yeniden ayakta durabilmek için ter döken hacı dedeler, ayağını iki santimetrelik engelin üstünden atmaya çalışanlar, konuşmayı öğrettiği çocuğundan şimdi konuşabilmek için destek alanlar, otuzundan sonra tekrar annesinin kollarının yardımıyla kalkıp oturan genç adamlar, ayaklarını kıpırdatamadan yattığı yataktan kocasının ne yaptığını öğrenmeye çalışanlar ve daha bir yığın değişik öykü, durum, hazin kesitler...

kadın hastalara da kadınlar bakıyor, refakat ediyor, erkek hastaların yüzde doksanına da. ah kadınlar. hayatın yükü, sancıları hep omuzlarında gezen gizli, sessiz kahramanlar.

canımız durduk yere sıkılınca, kaba tabirle 'rahat battığında' gidip hastanelerde biraz zaman geçirelim, insanları dinleyelim diyorum. dışarıya çıkınca her şey çok daha kıymetli olacaktır, farkında bile olmadan attığımız adımların ne büyük bir özgürlük olduğunu fark ettirecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder